Yap! Çünkü Bu Çağ Durma Çağı Değil

“Yapılmasını bekleme. Yapılması gereklidir diye akıl verme, gerekliliği senin görüşün. İnsan olma şartı budur deme, ancak yarattığın bir şeye malzeme koyabilirsin. İnsan olmanın ya da var olan herhangi bir şey olmanın şartını sen belirleyemezsin, sadece sana göre olandan bahsedebilirsin.”

İnsanlık tarihi boyunca insanlar, temelde iki gruba ayrıldı: Yapanlar ve izleyenler.

Yapanlar, merak ettiler. Düşündüler. Bazen ihtiyaçtan, bazen sırf imkânsız görünenin peşinden koşma arzularından dolayı harekete geçtiler. Ama ortak noktaları vardı: Durmadılar.
Olmadığında, “Nasıl olurdu?” diye sordular. Yine olmadığında, başa dönüp yılmadan yeniden yaptılar. Sordular, araştırdılar, eleştiriye kulak verdiler ama yollarından sapmadılar. Beğenmeyenlere, engellemek isteyenlere, karalayanlara rağmen yapmaya devam ettiler.

Bugün uçabiliyorsak, parmak ucumuzla dünyanın diğer ucuna bağlanabiliyorsak, yapay zekayla konuşabiliyorsak, uzaktan evimizi kontrol edebiliyorsak, tüm bunlar yapanlar sayesinde.

Şimdi bir düşün: Eğer onlar biri “Dur! Düşünmeyeceksin. Yapmayacaksın. Yasaklıyorum!” dediğinde durup geri çekilselerdi,
eğer biri “Nasılsa öleceğiz, ne gerek var?” dediğinde inançlarını yitirselerdi,
bugün hâlâ mağaralarda yaşayıp, av peşinde koşuyor olurduk.

Yapanların Sorusudur:

“Bu ihtiyaca nasıl çözüm üretirim?”

İzleyenlerse şöyle der:
“Dur bakayım ne yapıyor bu çok bilmiş. İşime gelirse alırım, zaten ben de yaparım.”

Herkes Amerika’yı baştan keşfetmek zorunda değil. Ancak bir şey yapanlara köstek olmak, hele ki sırf izlemeyi tercih ediyoruz diye, olmaması gereken bir tavır. İzlemek yanlış değil. Ama izlerken engellemek, küçümsemek, yargılamak yanlış.

Fikirler İçin de Aynısı Geçerli

İnsanlığın bakış açısını daha farkında, daha mutlu, daha huzurlu kılmak isteyenler de binlerce yıldır konuşuyor, yazıyor, öğretiyor. Fakat birileri her zaman çıkıp “Herkes farkında olursa tuvaletleri kim temizleyecek?” diyor.
Bu söylemler, insanın kendi potansiyelinden korkmasının dışavurumudur.
Burada kabul etmesi zor ama inkâr edilemez bir gerçeklik ortaya çıkıyor:
Dengesini yitirmiş ego.

Peki, İnsan Olduğum İçin Herkesin İyiliğini Düşünmek Zorunda mıyım?

Hayır. Kimse kimsenin yerine deneyim yaşayamaz. Her birey, bu dünyada kendi yolunu yürümek üzere var.
Ancak insan olmanın muazzam bir tarafı var: Beynimiz, başkalarının deneyimlerini kopyalayabiliyor.
Bu da demek oluyor ki, bir insanın başardığını, başka bir insan da başarabilir. Potansiyel herkeste var. Yön seçmek, tercih meselesi.

Öyleyse daha doğru bir soru şu olabilir:
“Kendi iyiliğim için başkalarına zarar vermek zorunda mıyım?”
Bu bir farkındalık. Ve bu farkındalık sayesinde seçimlerimizle hem kendimizi hem de dünyayı daha huzurlu, daha yaşanabilir bir yer hâline getirebiliriz.

Zeka, Başarmak İçin Yaratıldı

İnsan zekâsı, yaşadığı süre boyunca her şeyin üstesinden gelebilecek güce sahip.
Neden bu zekayı birbirimizin üzerine basmak için değil de, birbirimizi yukarı çekmek için kullanmayalım?

Her soruya aksi yönden soruyla cevap verip konuyu iptal etmek kolay. Ama arada bir durup, çözüm aramak… işte orası dönüşümün başladığı yer.

Artık Ezberlerle Yaşamak Zorunda Değiliz

Çağ değişti.
Bilgiye sınırsız erişebildiğimiz, kalıpları kırabildiğimiz, yaratıcı düşüncenin teşvik edildiği bir çağdayız.
Ve bu çağın ruhu bize tek bir şey söylüyor:

“Burası durulacak yer değil. Burası yapılacak yer.”

Öyleyse yapalım.

Scroll to Top